17 Şubat 2025
Sun Tzu’dan esinlenerek bir özdeyiş de ben yumurtluyorum:
“Türkiye’de yeteri kadar beklersen bütün fıkralar, karikatürler gerçek olur!”
TÜSİAD Genel Kurulu’nda Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras’ın “sunumuna” kendisi de “hukukçu karikatürü” sayılması lazım gelen Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, şu yanıtı verdi:
“Türkiye eski Türkiye değil; hiç kimse ve hiçbir kuruluş, kendisini milletin iradesinin ve hukukun üstünde göremez.”
TÜSİAD’ın Genel Kurulu’nda dile getirilen eleştirilere verilecek yanıt bu mudur?
Eğitimi bütün kabinenin toplamına eşit sayılabilecek Ömer Aras, bazı eleştiriler yapıyor.
Onlara yanıt vereceğinize meseleyi buralara çekiyorsanız, verebilecek yanıtınız yok demektir.
Erdoğan’ın kendisini iktisatçı zannedip “irrasyonel” davranarak ekonomiyi duvara çarparak hepimizi fakirleştirdiğini bu hükümetin Maliye Bakanı da söylemedi mi?
Uyduruk suçlamalarla insanlar hapiste tutulmuyor mu?
Ayşe Barım hakkında “hükümeti devirmeye teşebbüs ettiğini” kanıtlayacak nasıl bir delil buldular ki kızcağız ne zaman biteceği belli olmayan bir çileyi çekiyor?
AİHM ve AYM kararlarını uygulamayan Fransa mı, bizim hükümetimiz ve bizim adliyelerimiz mi?
Hangi ülkede böyle suçlar icat edilebiliyor?
Hangi ülkede çıkmamış kanunda tarif edilen suçlamayla adam tutuklanıyor?
Bakan, gerçekten demokrasiyi içine sindirebilmiş birisi olsaydı, bu eleştirilere adam gibi tek tek yanıt verirdi.
Millet de eleştirilere ve yanıtlara bakar, seçtiği adamın memleketi iyi yönetip yönetmediğine karar verebilirdi.
Bakan yanıt vermek yerine sallıyor:
“Türkiye eski Türkiye değil; hiç kimse ve hiçbir kuruluş, kendisini milletin iradesinin ve hukukun üstünde göremez.”
Bunu iddia eden mi var?
TÜSİAD üyeleri Maybach’larına atlayıp TBMM’yi basmaya mı gidiyorlar?
Purolarını aynı anda yakıp milli iradeyi duman ve gaz bulutuyla mı boğacaklar?
Aşçılarına talimat verip börek ve tatlı pişirttirerek memlekette şeker ve un kıtlığı çıkarıp halkı isyana mı yönlendirecekler?
Konuşmaktan başka ne yapıyorlar ki milli iradenin hassas bünyesi bundan etkileniyor?
Bakan Tunç’un TÜSİAD yöneticilerine verdiği yanıt bir karikatürün ete – kemiğe bürünmüş halidir.
Yatakta sevgilisiyle basılan adamın “bunu nasıl yaparsın” diye soran karısına “millet aç aç” diye bağırması gibi.
Ya da sınıfta sözlüye kaldırılan Cin Ali’nin sorunun yanıtını bilemeyince “bayrak inmez, ezan susmaz, vatan bölünmez” demesi gibi!
***
Barzani’nin bu yeni süreçte nasıl bir rol oynayacağını henüz bilemiyoruz ancak belli ki Barzani de Türkiye’nin Kürt sorunu üzerine söz söyleme hakkı olduğu zımnen de olsa kabul edilen “beşinci odak!” |
Adı konulmamış “yeni paradigma süreci” adım adım ilerliyor.
Abdullah Öcalan’ın yakında bir açıklama yaparak PKK’dan silah bırakmasını isteyeceğini biliyoruz.
Hatırlarsınız belki bu sürecin başlarında Öcalan’ın “Suriye, Avrupa ve DEM Parti beni dinler, Kandil’in tavrı belli olmaz” dediği de iddia edilmişti.
Böyle bir sorunun olmadığını, Kandil’in de Öcalan’ın çağrısına olumlu yanıt vereceğini de artık öğrendik.
PKK’nın Kandil’deki şeflerinden Cemil Bayık, Öcalan’ın çağrısıyla ilgili bir açıklama yaptı.
Bayık, Öcalan’ın Kürt sorununun demokratik çözümü için büyük bir emek verdiğini söylediği açıklamasında “Daha önceki süreçlerde başlattığı süreçleri derinleştirmek, Kürt sorununu savaş zemininde demokratik zemine çekmek için çalışıyor” dedi.
Bununla da kalmadı, “herkesin bu hamleye sahip çıkması lazım” diyerek, Kandil’in de Öcalan’ın çağrısına uyacağını açıkladı.
Bu son derece önemli bir gelişme.
Beklenmedik bir gelişme olmadığı takdirde PKK’nın silah bırakma çağrısına uyması “yeni paradigmayı” bir ileriki aşamaya götürebilir.
Öcalan’ın daha önce söylediği gibi Türkiyeli Kürtler açısından dört odak var: PKK’nın Avrupa ayağı, Kandil, PKK’nın Suriye uzantısı ve DEM Parti.
Ancak anlaşılıyor ki aslında bu odakların sayısı beş!
İmralı’da Apo’yu ziyaret edecek heyete Ahmet Türk’ün de katılabilmesi için Barzani’nin izni alındığı ile ilgili iddialar vardı.
DEM Parti Milletvekili Cengiz Çandar, Öcalan’ın heyette Ahmet Türk’ü de istemesi üzerine konunun “devlet” tarafından Barzani’ye sorulduğu, onun da onayının alındığını açıklamıştı.
Önceki gün de İmralı heyeti, Erbil’de KDP Başkanı Mesut Barzani ile “sürece ilişkin görüş ve önerilerinin ele alındığı” bir toplantı yaptı.
Barzani’nin bu yeni süreçte nasıl bir rol oynayacağını henüz bilemiyoruz ancak belli ki Barzani de Türkiye’nin Kürt sorunu üzerine söz söyleme hakkı olduğu zımnen de olsa kabul edilen “beşinci odak!”
Bu oldukça ilginç bir durum!
Kuzey Irak’taki Özerk Kürt bölgesinde iktidar olan KDP’nin başı Barzani’nin onayına ve iş birliğine nasıl bir ihtiyaç doğmuş olabilir?
Kişisel görüşüm şu ki “silah bırakacak PKK’lılara gidecek yer” aranıyor.
Suriye’ye gitmeleri artık söz konusu değil. Bir genel af ilan edilmez ise Türkiye’ye gelmeleri de mümkün değil.
Silah bırakmış onca PKK militanının gideceği ve hayatta kalmalarını sağlayacak yemek, barınma ve temel ihtiyaçlarının karşılanacağı bir yerde yaşamaları gerekiyor.
Bu öyle görünüyor ki Kuzey Irak’taki Kürt bölgesi olacak.
Kim bilir, belki de silah bırakan PKK’lılar Irak Kürt Bölgesel Yönetiminin silahlı gücü Peşmerge’ye katılırlar. Maaşlarını da büyük olasılıkla bizim örtülü ödenekten alırlar.
Barzani’nin bu yeni sürece bu kadar dahil olmasının başka bir nedeni olamaz gibi geliyor bana.
Mehmet Y. Yılmaz kimdir?Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini bir süre yürütmektedir. 12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazetesi ve dergilerini yayınladı Askerlik görevi Kara Harp Okulu'nda yapıldıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe geri döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu 1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınlandı. Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucusu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğu yapıldı. 1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yıl sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda ise Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü. 2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğüne getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi. 2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı. Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi kitap olarak yayınlandı. "Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor. |
“Yerlerine yetkin kişiler gelmeli” diyorsanız, “Erdoğan gitsin” demek istiyorsunuzdur. Elleri kelepçeleyip, adliye koridorlarında suçlu gibi dolaştırmalarının asıl nedeni bu!
Ayşe Barım hakkındaki tutuklama kararının kaldırılması bir hâkimin kararıdır. Bu yüzden hâkim hakkında soruşturma açılıyorsa, bundan sonra Ayşe Barım hakkında verilecek her aleyhte kararın gerekçesi hukuki değil, siyasidir
Cumhurbaşkanı Erdoğan uçaktan indiğinde Ankara’ya yayılan Malezya havasının etkisiyle HÜDA-PAR’ın düzenlediği çalıştaya katılan AKP’li Mehmet Metiner’in, “farklı görüşlere faşizan ve üstenci bir dille parmak sallamak kimsenin haddine değildir” sözleri endişe verici; çünkü Adalet Sarayı’nın camları açılmadığı için Malezya havasından etkilenmeyen bir savcı ekibi işin başında
© Tüm hakları saklıdır.